Romalılar 11 – İsrail’in Yeniden Kuruluşu
A. İsrail ve lütuf bakiyesi.
1. (1a) Tanrı, kendi halkı İsrail’den yüz mü çevirdi (ret mi etti)?
Öyleyse soruyorum: Tanrı kendi halkından yüz mü çevirdi? Kesinlikle hayır!
a. Tanrı kendi halkından yüz mü çevirdi? Pavlus’un sorusu Romalılar Mektubu’nun bu noktasında anlamlıdır. Eğer İsrail’in müjdeyi reddetmesi bir şekilde hem Tanrı’nın ebedi plânıyla (Romalılar 9:1-29) hem de İsrail’in kendi seçimiyle (Romalılar 9:30-10:21) uyumluysa bu, İsrail’in kaderinin belirlendiği ve yenilenme olasılığının bulunmadığı anlamına mı gelir?
b. Kesinlikle hayır! Şu anki durumlarına rağmen, İsrail’den kalıcı olarak yüz çevrilmiş değildir. Şimdi Pavlus bunun yanıtını verecektir.
2. (1b) Tanrı’nın halkından yüz çevirmediğinin kanıtı: Pavlus’un kendisi.
Ben de İbrahim soyundan, Benyamin oymağından bir İsrailli’yim.
a. Ben de…bir İsrailliyim: Pavlus’un İsa’ya Mesih olarak iman etmesi, bazı Yahudiler’in Tanrı tarafından seçildiğini ve müjdeyi kucakladıklarını kanıtlıyordu.
b. Ben de: Tanrı’nın işine dair kanıt istediğimizde, önce kendi yaşamımıza bakabiliriz ve bakmalıyız. Pavlus’un yaptığı da bizim yapmamız gereken de budur.
3. (2-5) Bakiye prensibi.
Tanrı önceden bildiği kendi halkından yüz çevirmedi. Yoksa İlyas’la ilgili bölümde Kutsal Yazı’nın ne dediğini, İlyas’ın Tanrı’ya nasıl İsrail’den yakındığını bilmez misiniz? “Ya Rab, senin peygamberlerini öldürdüler, senin sunaklarını yıktılar. Yalnız ben kaldım. Beni de öldürmeye çalışıyorlar.” Tanrı’nın ona verdiği yanıt nedir? “Baal’ın önünde diz çökmemiş yedi bin kişiyi kendime ayırdım.” Aynı şekilde, şimdiki dönemde de Tanrı’nın lütfuyla seçilmiş küçük bir topluluk vardır.
a. Tanrı önceden bildiği kendi halkından yüz çevirmedi…şimdiki dönemde de …küçük bir topluluk vardır: Pavlus’un zamanında İsrail halkı genel bir grup olarak büyük ölçüde Mesihlerini reddetmiştir. Yine de önemli bir bakiye İsa Mesih’in müjdesini benimsemiş ve Tanrı İsrail halkı arasında genellikle sadık bir bakiye aracılığıyla işlemiştir (İlyas’ın zamanında olduğu gibi).
i. “Aynı şekilde kendi insanları tarafından zulüm gören Pavlus’un İlyas’la özel bir yakınlık hissetmiş olması mümkündür.” (Harrison)
b. Tanrı’ya nasıl İsrail’den yakındığını bilmez misiniz: İşler o kadar kötüydü ki, İlyas kendi halkına karşı yakınıp dua etti!
c. Ya Rab, senin peygamberlerini öldürdüler: İlyas, Tanrı’nın bu ulustan yüz çevirdiğini ve Rabb’e hizmet eden tek kişinin kendisi olduğunu düşündü. Ama Tanrı ona aslında hiç de azımsanmayacak bir bakiye halkın var olduğunu gösterdi – sadece bir bakiye olarak da olsa, aslında vardırlar.
d. Şimdiki dönemde de Tanrı’nın lütfuyla seçilmiş küçük bir topluluk vardır: Genellikle Tanrı’nın büyük bir iş yapmak için çok sayıda insana ihtiyacı olduğunu düşünürüz ancak Tanrı genellikle küçük bir grup aracılığıyla ya da küçük başlayan bir grup aracılığıyla çalışır. Pavlus’un zamanında pek çok Yahudi İsa’yı Mesih olarak kabûl etmemiş olsa da aslında küçük bir topluluk kabûl etmiştir ve bu bakiye grubu Tanrı büyük bir şekillerde kullanacaktır.
i. “İlyas’ın zamanında önemli olan sayı değil, Tanrı’nın İsrail için olan plânının sürekliliğiydi… İlyas sayılara değil, Tanrı’nın lütfuna güveniyordu.” (Morris)
4. (6-10) Tanrı’nın kendi lütfuyla bir bakiye seçme hakkı.
Eğer bu, lütufla olmuşsa, iyi işlerle olmamış demektir. Yoksa lütuf artık lütuf olmaktan çıkar!
Sonuç ne? İsrail aradığına kavuşamadı, seçilmiş olanlar ise kavuştular. Geriye kalanlarınsa yürekleri nasırlaştırıldı. Yazılmış olduğu gibi:
“Tanrı onlara uyuşukluk ruhu verdi;
Bugüne dek
Görmeyen gözler,
Duymayan kulaklar verdi.”
Davut da şöyle diyor:
“Sofraları onlara tuzak,
Kapan, tökez ve ceza olsun.
Gözleri kararsın, göremesinler.
Bellerini hep iki büklüm et!”
a. Eğer bu, lütufla olmuşsa, iyi işlerle olmamış demektir: Pavlus bir önceki ayeti Tanrı’nın lütfuyla seçilmiş bir bakiye olduğunu belirterek bitirmişti. Şimdi ise bize lütfun tanım olarak ne anlama geldiğini hatırlatmaktadır: lütuf, Tanrı’nın karşılıksız armağanıdır, alan kişinin performansına ya da potansiyeline bakılarak değil, sadece verenin iyiliğinden dolayı verilir.
b. Yoksa lütuf artık lütuf olmaktan çıkar: İlke olarak, lütuf ve iyi işler birlikte işlemez. Eğer verme lütuftan kaynaklanıyorsa, iyi işlerden kaynaklanamaz ve eğer iyi işlerden kaynaklanıyorsa, lütuftan kaynaklanamaz.
c. Seçilmiş olanlar ise kavuştular. Geriye kalanlarınsa yürekleri nasırlaştırıldı: İsrail arasından seçilmiş olanlar Tanrı’nın merhametini aldılar ve O’nun merhametine yanıt verdiler ama geriye kalanlar kendileri Tanrı’nın merhametini reddedildikleri için yürekleri nasırlaştı.
d. Yazılmış olduğu gibi: Yeşaya 29 ve Mezmur 69’dan yapılan alıntılar bize Tanrı’nın uyuşukluk ruhu ve görmeyen gözler verebileceğini ve eğer isterse kararan gözlere sahip olmalarını buyurabileceğini söyler. Eğer Tanrı şu anda İsrail’in sadece bir kısmını aydınlatmaktan hoşnutsa, bunu istediği gibi yapabilir.
i. Morris uyuşukluk ruhunu “ruhsal şeylere karşı ölü bir tutum” olarak adlandırır.
ii. “Buradaki fikir, insanların ziyafet sofralarında rahatlık içerisinde oturmalarıdır; ve içlerinde sahip oldukları güvenlik duygusu onların yıkımı hâline gelir. Hayali bir güvenlik duygusu içinde öylesine emniyettedirler ki, düşman onlar farkında olmadan üzerlerine gelebilir” (Barclay). Pavlus’un zamanındaki Yahudiler seçilmiş halk olma fikrinden o kadar emindiler ki, bu fikir onları mahveden şey hâline geldi.
B. Tanrı’nın şimdiki zamanda sadece bir bakiyeyi kurtarma plânı.
1. (11a) Mezmur 69’da öngörüldüğü gibi İsrail’in sendelemesi, onların kalıcı olarak yoldan çıkıp düştükleri anlamına mı gelir?
Öyleyse soruyorum: İsrailliler, bir daha kalkmamak üzere mi sendeleyip düştüler?
a. Sendeleyip düştüler: Pavlus’un burada ortaya koyduğu gibi, sendelemek ile düşmek arasında bir fark var. İsrail sendeledi ama – Tanrı’nın amacından ve plânından uzaklaşmak anlamında – düşmedi. Sendeledikten sonra toparlanmak mümkündür ama düşersen yere yığılırsın.
2. (11b-14) Hayır, Tanrı’nın İsrail’in sürçmesine izin vererek gerçekleştirmek istediği özel bir amacı vardı – kurtuluş bu şekilde Yahudi olmayan öteki uluslara gelebilecekti.
Kesinlikle hayır! Ama onların suçu yüzünden öteki uluslara kurtuluş verildi; öyle ki, İsrailliler onlara imrensin. Eğer İsrailliler’in suçu dünyaya zenginlik, bozgunu uluslara zenginlik getirdiyse, bütünlüğü çok daha büyük bir zenginlik getirecektir!
Öteki uluslardan olan sizlere söylüyorum: Uluslara elçi olarak gönderildiğim için görevimi yüce sayarım. Böylelikle belki soydaşlarımı imrendirip bazılarını kurtarırım.
a. Kesinlikle hayır! Pavlus, Tanrı’nın bugün hâlâ İsrail’den kalan küçük bir bakiye aracılığıyla çalıştığını göstermiştir ancak İsrail halkı arasında günah işleyen çoğunluğun sonsuza dek kaybolmadığını açıkça belirtmek ister.
b. Ama onların suçu yüzünden öteki uluslara kurtuluş verildi: Unutmamalıyız ki, birçok durumda müjde, Yahudi halkı tarafından reddedildikten sonra Yahudi olmayan diğer uluslara ulaşmıştır (Elçilerin İşleri 13:46, 18:5-6, 28:25-28). Bu anlamda, müjdenin Yahudiler tarafından reddedilmesi Yahudi olmayan dünya için bir zenginlikti.
i. Yahudilerin İsa’yı Mesih olarak reddetmesi Yahudi olmayanların kurtulmasına neden olmadı. Bu sadece müjdenin Yahudi olmayan uluslara ulaşması için daha fazla fırsata yol açtı ve birçok Yahudi olmayan bu fırsattan yararlandı.
c. Böylelikle belki soydaşlarımı imrendirip: Yine de Pavlus’un arzusu bu zenginliklerden sadece Yahudi olmayanların yararlanması değil, aynı zamanda Yahudiler’de de iyi bir imrenmeye yol açması ve Yahudi olmayanların yararlandığı nimetlerden bazılarını elde etmeleri için onları motive etmesidir.
i. “İsrail’in, kendilerine sunulduğunda bu kurtuluşu reddetmesi gibi, Yahudi olmayanların da İsrail’in imrenmesine yol açmayı sıklıkla reddetmiş olması derin bir üzüntü konusudur. Hıristiyanlar, Tanrı’nın kadim halkına Hıristiyan yolunun çekiciliğini göstermek yerine, özel bir şekilde Yahudilere nefret, önyargı, zulüm, kötülük ve her türlü merhametsizlikle davrandılar. Hıristiyanlar bu ayetlerde yazılanları hafife almamalıdır.” (Morris)
3. (15-21) Yahudi olmayanlara: Evet, Yahudilerin İsa’yı reddetmesi sizin için bir berekete dönüştü ama onların İsa’yı kabûl etmelerinin ne kadar büyük bir bereket olacağını düşünün.
Çünkü onların reddedilmesi dünyanın Tanrı’yla barışmasını sağladıysa, kabûl edilmeleri ölümden yaşama geçiş değil de nedir?
Hamurun ilk parçası kutsalsa, tümü kutsaldır; kök kutsalsa, dallar da kutsaldır. Ama zeytin ağacının bazı dalları kesildiyse ve sen yabanıl bir zeytin filiziyken onların yerine aşılanıp ağacın semiz köküne ortak oldunsa, o dallara karşı övünme. Eğer övünüyorsan, unutma ki, sen kökü taşımıyorsun, kök seni taşıyor.
O zaman, “Ben aşılanayım diye dallar kesildi” diyeceksin. Doğru, onlar imansızlık yüzünden kesildiler. Sense imanla yerinde duruyorsun. Böbürlenme, kork! Çünkü Tanrı asıl dalları esirgemediyse, seni de esirgemeyecektir.
a. Hamurun ilk parçası kutsalsa: İlk parça muhtemelen ilk Hıristiyanlar arasındaki Yahudileri temsil eder. Onların tövbeye gelmesi kilise için kutsal ve iyi bir şeydi. Ne de olsa, elçilerin her biri ve Kutsal vahiyleri yazıya geçiren insanlarının çoğu Yahudi’ydi. Eğer bu ilk parçanın tövbe etmesi Yahudi olmayanlar için iyi olduysa, hasadın tamamı getirildiğinde ne kadar daha iyi olacaktır!
i. Birçok yorumcu buradaki ilk parçayı Yahudi ulusunun ataları olarak kabûl eder ancak Hıristiyanların ilk çekirdek grubunu oluşturanlar olarak görmek daha uygundur – onların her biri de Yahudi’ydi.
b. Zeytin ağacının bazı dalları kesildiyse ve sen yabanıl bir zeytin filiziyken: Ağaç ve dallar resmiyle Pavlus, Yahudi olmayan Hıristiyanlara, Tanrı’nın “ağacına” sadece Tanrı’nın lütfuyla aşılanabileceklerini, “kökün” hâlâ İsrail olduğunu hatırlatır.
i. “Yaşlı bir zeytin ağacı canlılığını yitirdiğinde, antik çağda bir çare olarak zayıflayan dallar kesilir ve yabani zeytin filizleri aşılanırdı. Bunun sonucunda da zayıflayan ağaç canlanırdı.” (Morris)
ii. Yahudi Talmud’u, Moav’lı Rut’tan, İsrail’e aşılanmış “tanrısal bir filiz” olarak bahseder. (aktaran Morris)
c. O dallara karşı övünme…sen kökü taşımıyorsun, kök seni taşıyor: Yahudi olmayanlar kendilerini Yahudilerden üstün görmesinler diye, Pavlus onlara kökün dalları desteklediğini hatırlatır – tersi söz konusu değildir.
d. Doğru, onlar imansızlık yüzünden kesildiler. Sense imanla yerinde duruyorsun: Buna ek olarak, Tanrı’nın “ağacında” duran her Yahudi olmayan kişi, iyi işlerle ya da erdemlerle değil, sadece imanla oldukları yerde bulunmaktadır. Eğer Yahudi olmayanlar imansızsa, imansız İsrail gibi onlar da “kesilip atılacaklardır.”
4. (22-24) Tanrı’nın Yahudi olmayan öteki uluslara ulaşılabilmesi için İsrail’in reddedilmesindeki amacının uygulamaya konması.
Onun için Tanrı’nın iyiliğini de sertliğini de gör. O, düşenlere karşı serttir; ama O’nun iyiliğine bağlı kalırsan, sana iyi davranır. Yoksa sen de kesilip atılırsın! İmansızlıkta direnmezlerse, İsrailliler de öz ağaca aşılanacaklar. Çünkü Tanrı’nın onları eski yerlerine aşılamaya gücü vardır. Eğer sen doğal yapısı yabanıl zeytin ağacından kesilip doğaya aykırı olarak cins zeytin ağacına aşılandınsa, asıl dalların öz zeytin ağacına aşılanacakları çok daha kesindir!
a. Tanrı’nın iyiliğini de sertliğini de gör: Pavlus O’nun iyiliğine bağlı kalma ihtiyacını vurgular; bu, iyi işlerle kurtuluş anlamında değil, Tanrı’nın lütfunda ve Tanrı’nın bize olan iyiliğinde devam etme – sürekli olarak O’nda kalma ilişkisi anlamındadır. Bu, sürekli olarak “ağaca” bağlı kalma fikri Yuhanna 15:1-8’de de dile getirilir.
i. “Bu ayetteki koşul cümlesi, O’nun iyiliğinde devam ederseniz, dayanma gücü olmaksınız müjdeye bağlı kalmanın getirdiği bir güvenlik olmadığını hatırlatır. Dönekliğe rağmen Tanrı’nın lütfunda devam etmek diye bir şey yoktur; Tanrı’nın kurtarış sağlayan kolları ve dayanma gücü birbiriyle ilişkilidir.” (Murray)
b. Tanrı’nın onları eski yerlerine aşılamaya gücü vardır: Ve eğer İsrail imansızlıkları nedeniyle “kesildiyse”, imansızlıkta direnmezlerse tekrar öz ağaca aşılanacaklardır.
i. “Belli ki Yahudi olmayan bazı imanlılar İsrail için bir gelecek olmadığını düşünme eğilimindeydiler. İsrail, müjde’yi reddetmişti ve müjde artık Yahudi olmayan öteki uluslara geçmişti; İsrail’in işi bitmişti, reddedilmişti, yüz çevrilmişti. Buna karşılık Tanrı’nın seçtiği onlardı. İşte Pavlus bu tür bir gurura karşı çıkmaktadır.” (Morris)
c. Asıl dalların öz zeytin ağacına aşılanacakları çok daha kesindir: Eğer Yahudi olmayanlar Tanrı’nın “ağacına” kolayca “aşılanıyorsa”, Tanrı’nın asıl dalları ağaca tekrar aşılamasının zor olmayacağını da biliyoruz. Hatta doğal dalların çok meyve verme potansiyeline sahip olacağını da varsayabiliriz.
C. Tanrı’nın İsrail’le ilgili tasarısı onların nihai olarak yenilenmesini de içerir.
1. (25-27) Tüm İsrail’in kurtulacağına dair vaat.
Kardeşler, bilgiçliğe kapılmamanız için şu sırdan habersiz kalmanızı istemem: İsrailliler’den bir bölümünün yüreği, öteki uluslardan kurtulacakların sayısı tamamlanıncaya dek duyarsız kalacaktır. Sonunda bütün İsrail kurtulacaktır. Yazılmış olduğu gibi:
“Kurtarıcı Siyon’dan gelecek,
Yakup’un soyundan tanrısızlığı uzaklaştıracak.
Onların günahlarını kaldıracağım zaman
Kendileriyle yapacağım antlaşma budur.”
a. Bilgiçliğe kapılmamanız için: Bu uyarı, bu konuyu ciddiyetle ele almanız için bir uyarıdır. Hıristiyanlar bu sırdan habersiz kalmamalıdır.
b. İsrailliler’den bir bölümünün yüreği…duyarsız kalacaktır: Pavlus Romalılar 11:11-24 ayetlerinde anlattıklarını özetler. Tanrı’nın İsrail’den bir bölümünün yüreğinin duyarsız kalmasına izin vermesinin amacı, öteki uluslardan kurtulacakların sayısının tamamlanıpiçeri girebilmeleridir.
i. Bir bölümünün ifadesinde “geçici” fikri vardır; İsrail’in duyarsızlığı geçicidir. “Bir gün Yahudiler duyarsızlıklarının ve akılsızlıklarının farkına varacaklar. İsa Mesih’i kabûl edecekler ve bu insanların, görkemli bir şekilde yaşayacakları ulusal yenilenme Tanrı’nın Egemenliği Çağı’nı getirecek.” (Smith)
c. Öteki uluslardan kurtulacakların sayısı tamamlanıncaya dek: O zaman Tanrı çağlar boyu süren plânının ilgi odağını bir kez daha özellikle İsrail’e çevirecek, böylece bütün İsrail kurtulacak. Tanrı’nın çağlar öncesinden gelen plânı, dikkatini tüm çağlar boyunca herkese eşit olarak yöneltmez.
d. Sonunda bütün İsrail kurtulacaktır: Buradaki bütün İsrail “ruhsal İsrail” değildir. Romalılar 11:25’teki “ruhsal İsrail” değildir çünkü bu İsrail ruhsal olarak kördür. Bu nedenle buradaki İsrail’i, Romalılar 11:26’daki ruhsal İsrail olarak görmemeliyiz.
i. Ulusal ya da etnik İsrail ile ruhsal İsrail arasında bir ayrım vardır. Pavlus bunu Galatyalılar 3:7 ve diğer bölümlerde açıkça belirtir. Bununla birlikte, Tanrı’nın etnik İsrail için hâlâ bir amacı ve plânı vardır ve onlara kurtuluş getirecektir.
ii. Ayrıca bunun “ruhsal İsrail” olmadığını da biliyoruz çünkü Pavlus bunun bir sır olduğunu söyler – ve ruhsal İsrail’in kurtulacağı bir sır değildir.
iii. Harrison bütün İsrail ifadesi hakkında şunları söyler: “Örneğin Calvin’in görüşü, hem Yahudi hem de Yahudi olmayan uluslardan kurtarılmışların tümünün kastedildiği yönündeydi. Ancak İsrail bu bölümlerde Yahudi olmayanlar için kullanılmamıştır ve Pavlus’un yazılarında da böyle bir durumun söz konusu olduğu şüphelidir.”
iv. “Buradaki İsrail’i 25. ayetteki İsrail’den farklı bir anlamda anlayan bir teolojik açıklamayı kabûl etmek mümkün değildir.” (Bruce)
e. Kurtulacaktır: Bu ifade bizim için Tanrı’nın bir ulus ya da farklı bir etnik grup olarak İsrail’le işinin bitmediğini açıkça gösterir. Tanrı, kurtaran merhametinin odağını özel olarak İsrail’den uzaklaştırıp genel olarak Yahudi olmayanlara çevirmiş olsa da bunu tekrar geri çevirecektir.
i. Bu basit metin, Tanrı’nın bir halk olarak İsrail’le işinin sonsuza dek bittiğini ve Kilise’nin Yeni İsrail olduğunu ve Eski Antlaşma’daki ulusal ve etnik İsrail’e verilen her vaadi miras aldığını iddia edenleri çürütmektedir.
ii. Ulusal ve etnik İsrail’e verilen vaatlerin kalıcı karakteri bize hatırlatılır (Yaratılış 13:15 ve 17:7-8). Tanrı’nın İsrail’le işi “bitmemiştir” ve İsrail kilise gibi “ruhsallaştırılmamıştır.”
iii. Tanrı’nın işinin tüm çağlar boyunca tüm halkı boyunca devam ettiğini görüp bundan sevinç duyarız, aynı zamanda İsrail ile Kilise arasında bir ayrım olduğunu da görürüz – bu ayrım, Pavlus’un hassas olduğu bir ayrımdır.
f. Bütün İsrail kurtulacaktır: Bu, Yahudi soyundan gelen herkesin kurtulacağı bir zaman olacağı anlamına gelmez. Daha çok, İsrail’in bir bütün olarak kurtulmuş bir halk olacağı ve ulusun bir bütün olarak (özellikle de yöneticilerinin) İsa Mesih’i Mesih olarak kucaklayacağı bir zaman olacağı anlamına gelir.
i. İsrail’in dönekliği her bir Yahudi’yi kapsamadığı gibi, İsrail’in kurtuluşu da her bir Yahudi’yi kapsamayacaktır; Pavlus tüm İsrail derken bir “kitle” olarak Yahudilerden söz etmektedir. “Tüm İsrail, Yahudi literatüründe pek çok kez yinelenen bir ifadedir ve ‘tek bir istisna olmaksızın her Yahudi’ anlamına gelmez, ‘bir bütün olarak İsrail’ anlamına gelir.” (Bruce)
ii. Ve bütün İsrail kurtulduğunda, bu her ne kadar olası görünmese de İsa Mesih’i Mesih olarak kucaklayarak kurtulacaklardır. Kendilerine özgü bir “Yahudi” kurtuluşuyla kurtulmayacaklardır.
iii. Kutsal Kitap bunun İsa Mesih’in dönüşü için gerekli bir koşul olduğunu belirtir (Matta 23:39, Zekeriya 12:10-11). Tanrı kurtaran merhametinin odağını tekrar İsrail’e çevirene ve İsrail İsa Mesih aracılığıyla Tanrı’ya yanıt verene dek İsa tekrar dönmeyecektir.
g. Kurtarıcı Siyon’dan gelecek: Yeşaya’dan yapılan alıntılar, Tanrı’nın İsrail’le ilgili hâlâ tamamlaması gereken bir kurtarma işi olduğunu ve bunun yarım kalmayacağını gösterir.
2. (28-29) Tanrı’nın İsrail’e olan sevgisi ve çağrısı hâlâ sürmektedir.
İsrailliler Müjde’yi reddederek sizin uğrunuza Tanrı’ya düşman oldular; ama Tanrı’nın seçimine göre, ataları sayesinde sevilmektedirler. Çünkü Tanrı’nın armağanları ve çağrısı geri alınamaz.
a. Müjde’yi reddederek…Tanrı’nın seçimine göre: Pavlus’un zamanında Yahudiler Tanrı’nın düşmanı ve İsa’ya karşı gibi görünseler de Tanrı tarafından sevildiler – hiçbir neden olmasa ataları sayesinde (Eski Antlaşma ataları) sevildiler.
i. Elbette ataları sayesinde fazlasıyla sevilmektedirler, hatta tek başına bu bile yeterlidir.
b. Tanrı’nın armağanları ve çağrısı geri alınamaz: Bu, Tanrı’nın ulusal ve etnik İsrail’den vazgeçmemesinin bir başka nedenidir. Pavlus tarafından ifade edilen bu ilke, İsrail’le doğrudan ilgisi olmasının çok ötesinde bizi teselli eder. Bu, Tanrı’nın bizden vazgeçmeyeceği ve yenilemeye giden yolu açık bıraktığı anlamına gelir.
3. (30-32) Pavlus, Yahudi olmayan Hıristiyanları, nereden geldiklerini ve Tanrı’nın Yahudi halkını nereye götürmeyi vaat ettiğini hatırlamaları konusunda uyarır.
Bir zamanlar Tanrı’nın sözünü dinlemeyen sizler şimdi İsrailliler’in sözdinlemezliğinin sonucu merhamete kavuştunuz. Bunun gibi, İsrailliler de, sizin kavuştuğunuz merhametle merhamete erişmek için şimdi söz dinlemez oldular. Çünkü Tanrı, merhametini herkese göstermek için herkesi sözdinlemezliğin tutsağı kıldı.
a. Bir zamanlar Tanrı’nın sözünü dinlemeyen sizler: Yahudi olmayan Hıristiyanlar söz dinlemezlikten geldiler; ancak Tanrı kısmen İsrail’in söz dinlemezliği sayesinde onlara merhamet gösterdi.
b. İsrailliler’in sözdinlemezliğinin sonucu merhamete kavuştunuz: Eğer Tanrı İsrail’in söz dinlemezliğini öteki ulusların iyiliği için kullandıysa, öteki uluslara gösterdiği merhameti de İsrail’in merhameti için kullanabilir.
c. Tanrı…herkesi sözdinlemezliğin tutsağı kıldı: Buradaki düşünce, Tanrı’nın hem Yahudileri hem de Yahudi olmayanları yasayı çiğnedikleri için gözaltına aldığıdır. Tanrı, İsa’nın kişiliğine ve yaptıklarına dayanarak bu tutuklulara merhametini sunar.
4. (33-36) Tanrı’nın plânı için ve plânın ilerleyişi için Tanrı’ya övgü.
Tanrı’nın zenginliği ne büyük, bilgeliği ve bilgisi ne derindir! O’nun yargıları ne denli akıl ermez, yolları ne denli anlaşılmazdır!
“Rabb’in düşüncesini kim bilebildi?
Ya da kim O’nun öğütçüsü olabildi?”
“Kim Tanrı’ya bir şey verdi ki,
Karşılığını O’ndan isteyebilsin?”
Her şeyin kaynağı O’dur; her şey O’nun aracılığıyla ve O’nun için var oldu. O’na sonsuza dek yücelik olsun! Amin.
a. Tanrı’nın zenginliği ne büyük, bilgeliği ve bilgisi ne derindir! Pavlus Tanrı’nın çağlarla ilgili büyük tasarısını düşünürken, birden övgüler sunmaya başlar. Pavlus, Tanrı’nın yollarının ne denli anlaşılmaz olduğunu ve Tanrı’nın bilgeliğinin ve bilgisinin onu aştığını fark eder.
i. Tanrı’nın plânladığı gibi İsrail, Yahudi olmayan öteki uluslar ve Kilise ile ilgili tüm tasarıyı kim plânlayabilirdi? Bununla birlikte yine de Tanrı’nın plânındaki büyük bilgeliği ve merhameti görebiliriz.
ii. “İnsanların gözlerinin önünde böyle bir Kutsal Kitap varken böylesine soğukkanlılıkla oturup Tanrı’nın ebediyetten beri oluşturduğu öğütler ve kararlar hakkında hiç etkilenmeden yazabilmeleri gariptir; sanki En Yüce Olan’ın meclisinin bir parçası onlardır ve ta en başından beri Tanrı’yla birlikte yürümüşler gibi büyük bir özgüven ve iradeyle konuşurlar!” (Clarke)
b. Rabb’in düşüncesini kim bilebildi? Yeşaya 40:13 ve Eyüp 41:11’den yapılan alıntılar hem Tanrı’nın bilgeliğini hem de egemen tutumunu vurgular; hiç kimse Tanrı’yı kendisine borçlu kılamaz.
i. Kim Tanrı’ya bir şey verdi ki, Karşılığını O’ndan isteyebilsin? İstediğiniz kadar deneyebilirsiniz – ama Tanrı’yı asla kendinize borçlu kılamazsınız. Tanrı’dan daha fazlasını veremezsiniz. O’nun hiç kimseye borç ödemesi gerekmez.
c. Her şeyin kaynağı O’dur; her şey O’nun aracılığıyla ve O’nun için var oldu:
· Her şeyin kaynağı O’dur: Bu plân Tanrı’dan geldi. İnsanın fikri değildi. Biz şöyle demedik: “Tanrı’yı gücendirdim ve O’na geri dönmenin bir yolunu bulmalıyım. Tanrı’ya geri dönmek için bir plân yapayım.” Hatta ruhsal kayıtsızlığımız içerisinde ve ölümden dolayı bizim için bir plân olmasını önemsemedik, üstelik önemsesek bile bir plân yapacak kadar akıllı veya bilge değiliz. Her şeyin kaynağı O’dur. Her şey O’nun aracılığıyla olur.
· Her şeyin kaynağı O’dur: Plâna sahip olsak bile, bunu gerçekleştirebilecek durumda değildik. Kendimizi bu günah ve benlik hapishanesinden kurtarabilecek bir durumda değildik. Her şey sadece O’nun aracılığıyla gerçekleşebilirdi ve İsa’nın bizim adımıza yaptığı büyük iş, kurtuluş getiren her şey O’nun aracılığıyla işidir.
· Her şey O’nun için var oldu: Benim için değil, sizin için değil, her şey O’nun için var oldu. Her şey O’nun yüce lütfunun övülmesi (Efesliler 1:6) için var oldu. O’nu sevindirmek için yaratıldık ve O’na yücelik ve onur getirmekle tamamlanmış oluruz.
i. “Bütün bu sözcükler o kadar kısadır ki okumayı yeni öğrenen bir çocuk bunları kolayca heceleyebilir. Ama anlamlarını kim tam olarak kavrayabilir?” (Meyer)
d. O’na sonsuza dek yücelik olsun: Pavlus’un Tanrı’yı anlayamaması, Tanrı’yı daha çok yüceltmesini sağlar. Tanrı’nın yüceliğinin bir kısmını anladığımızda, O’na daha büyük bir tutkuyla tapınırız.
©1996–present The Enduring Word Bible Commentary by David Guzik – ewm@enduringword.com